Nuri Yıldırım: Lenin, 1912’de “Herzen tek başına Rusya’nın namusunu kurtarmıştır” diye yazdı

Ercan Uygur

Nuri Yıldırım ile biz Mülkiye’de 1977 sonundan 1983 ortalarına kadar Ekonometri  Kürsüsü’nde birlikte görev yaptık. (O zaman, Anabilim Dalına Kürsü denilirdi.) Sonra üniversitelerde yapılan operasyonun bir parçası olarak kürsü hocalarımız Tuncer Bulutay ve Yılmaz Akyüz‘ün görevlerine 1402 sayılı yasa ile son verildi, kürsümüz kapatıldı ve darmadağın olduk. Ama kürsüdaşlığımız, arkadaşlığımız güçlenerek sürdü, haliyle Nuri Hoca ile yakın arkadaşlığımız devam ediyor.

Sözü uzatmadan son çeviri kitabına geleyim…

– Ercan Uygur: Nuri, Aleksandr Herzen’in ünlü otobiyografisi “Geçmişim ve Düşüncelerim“in ilk cildi kısa bir süre önce senin çevirinle Yordam Edebiyat’ta yayımlandı. Eserin Türkçeye ilk kez çevriliyor olması ayrıca vurgulanması gereken bir nokta. İstersen söyleşinin ilk bölümünde Herzen’i, ikinci bölümünde de eseri tanıyalım. Okuyucuya Herzen’i kısaca tanıtır mısın?

Çok yönlü gerçek bir aydın olan Aleksandr Herzen 19. yüzyıl Rus düşünce hayatının köşe taşlarından biridir. Devrimci bir siyaset adamı, Rus sosyalizminin ve Narodnik ideolojinin kurucusu, Gorki‘nin tanımlamasıyla ilk Rus düşünürü, edebiyatçı ve gazetecidir, ayrıca bir siyasal propoganda dâhisi ve özgürlük savaşçısıdır. Sık sık Rusyan’ın Voltaire‘i ya da Rus Voltaire diye anılır. 16-17 yaşlarında, çocukluk arkadaşı, geleceğin devrimci şairi Ogaryov ile birlikte Moskova’nın Serçe Tepeleri’nde tüm hayatlarını, 14 Aralık (eski takvim) 1825’de ayaklanarak çarlığa meydan okuyan Dekabristlerin davasına, halkın kurtuluşuna adayacaklarına dair ettikleri yemine hayatının sonuna kadar sadık kalmıştır.

“Evlilik dışı çocuklular ailesi”

– Aile ortamından, çocukluğundan biraz söz eder misin? Bu denli görkemli bir hayat hikâyesinin arkasında ne saklı?

Herzen’in babası İvan Yakovlev, Moskova’nın en eski, köklü, zengin ailelerinden biri olan “Yakovlev”lere mensuptur. İvan Alekseyeviç on yıl kadar Avrupa’da amaçsızca dolaştıktan sonra 1811’de yanında Luisa Haag adlı 16 yaşındaki bir Alman kızla Rusya’ya döndü. Nisan 1812’de ilk (ve tek) çocukları doğdu. Resmi evlilikleri olmadığı için bebek Yakovlev soyadını kullanamayacaktı. Baba, Almanca kalp anlamına gelen “herz” sözcüğünden esinlenerek bebeğe Herzen soyadını verdi. Babanın başka bir serf kadından, Herzen’den 9 yaş büyük Yegor Herzen adlı bir oğlu daha vardı. Yakovlevler, dört erkek kardeş, evlilik dışı çocuklular ailesi olarak ünlenmişlerdi. Baba İvan Yakovlev asık suratlı, insanları sevmeyen ya da sevgisini belli etmeyen, kimseye güvenmeyen, hastalık hastası bir adamdı. Küçük Saşa’yı (Aleksandr’ın küçültülmüşü) sürekli denetim altında tutar, onun serf çocuklarıyla oynamasına, yanında refakatçi olmadan avludan dışarı adım atmasına izin vermezdi.

Herzen’in, En Öncelikli Görev (1847-51) adlı yarım kalmış romanında tasvir edilen soylu aile gelenekleri, boğucu, korkutucu baba evi düzeni, evlilik dışı doğan çocukların içler acısı durumları büyük ölçüde Yakovlev kardeşlerin portresidir. Onların hayatlarındaki uygarlık-barbarlık çelişkileri ve çatışmaları Herzen’in her türlü otoriteyi reddeden, özgürlüğe aşırı düşkün kişiliğinin gelişiminde belirleyici rol oynamıştır.

Herzen çocukluğunda iki olaydan önemli ölçüde etkilenmiştir. Birincisi, 9-10 yaşlarından itibaren statüsünün, evlilik dışı çocuk oluşunun bilincine varmasıdır; anılarında  bu konuya fazla girmese de bundan ciddi şekilde etkilendiği açıktır. Çok etkilendiği ikinci olay 1826’da beş Dekabristin idam edilişidir. Babasının general misafirlerinin sofra başında anlattıklarına kulak kesilen Herzen ayaklanmanın bastırılışını ve idamları ayrıntılarıyla bilmektedir. Anılarda (s. 139), “Ne gariptir ki bizim neredeyse tüm düşlerimiz ya Sibirya ile ya da idamla son bulmuştur,” diye yazdı. Çar, idamlardan sonra zaferini kutlamak için Moskova’da top atışları eşliğinde büyük bir dini tören düzenledi. Herzen yıllar sonra şöyle yazacaktır: “On dört yaşında, kalabalık arasında kaybolmuş bir çocuk olarak ben de bu törene katılmıştım… Kanlı ayinle lekelenmiş ‘altar’ın (minberin) tam önünde bu cinayetlerin öcünü almaya, hayatımı bu saltanatla, bu altarla, bu toplarla mücadeleye adayacağıma yemin ettim.” (Kutup Yıldızı, 1855). 

Oğluna sevgisini ve ilgisini açıktan belli etmese de babası Herzen’in eğitimi için hiçbir şeyi esirgemedi. Evde her zaman hem Alman hem Fransız mürebiyeler vardı, böylece küçük Saşa üç dilli ve üç kültürlü bir ortamda büyüdü. Rusça öğretmeni Protopopov‘dan radikal Fransız Romantizm’ini, Puşkin ve Rıleyev‘in yasaklı şiirlerini öğreniyor, Fransız öğretmeni Bouchot‘nun Fransız İhtilali hatıralarını zevkle dinliyordu. Fakat öyle sıra dışı, parlak öğretmenleri olmadı; entelektüel gelişimini büyük ölçüde doğuştan gelen yeteneklerine, keskin zekâsına, gözlem ve hayal gücüne ve okuma merakına borçludur.

Küçük yaşlarda dadısı Vera Artamonovna‘dan kahramanlık hikâyeleri dinleyen Saşa biraz daha büyüyünce babası ile senatör amcasının ortak, zengin kütüphanelerinin müdavimi oldu. 16 yaşında iken, 1828 yazında kendinden birkaç yaş büyük kuzeni Tatyana ile birlikte köyde (yurtlukta) Rousseau‘nun İtiraflar‘ını, Toplumsal Sözleşme‘sini ve Eşitsizliğin Kaynağı‘nı, Geothe‘nin Seçilmiş Yakınlıklar‘ı okudu. Yine bu yaşlarda arkadaşı Ogaryov ile birlikte Schiller‘i okudu. 17 yaşında, 1929’da Moskova Üniversitesi’ne girdi.

“Herzen üniversitede büyük bir iştahla kitaplara saldırdı”

– Evet, Moskova Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarından söz eder misin, üniversite Herzen’in entelektüel gelişimini nasıl, ne yönde etkiledi?

Herzen 1829’da Matematik ve Fizik Fakültesi’ne girdiğinde üniversitede çok canlı bir entelektüel ortam vardı. Moskova’nın en etkili dört dergisi (Atheneum, Moskova Haberleri, Avrupa Haberleri ve Teleskop) Moskova Üniversitesi profesörleri tarafından çıkarılıyordu. Herzen üniversitede büyük bir iştahla kitaplara saldırdı, Erasmus, Darwin, Cassini, Descartes, Bacon vb. okudu. Fizik profesörü Mihail Pavlov‘un fizik kisvesi altında Alman felsefesi anlattığı dersleri (Çar Nikolay üniversitelerde felsefe dersini kaldırtmıştı) izledi.

“Rusya’ya önce Schiller ile giren Alman İdealizmi 1825’den itibaren etkisini Schelling ile devam ettirdi”

Bu yıllarda Moskova Üniversitesi’nde öğrenciler, Nikolay’ın hafiyelerine karşı bir önlem olarak, birbirlerini iyi tanıyan, yakın arkadaş grupları (krujok, çevre) oluşturuyor, dışarıya kapalı bu gruplarda Alman idealizmini, Schelling felsefesini, Batı’daki siyasal gelişmeleri, yasaklı kitapları rahatça konuşup tartışıyorlardı. Kısa ömürlü (1832-34) Herzen-Ogaryov çevresi felsefenin yanında politikaya ve eyleme de büyük önem verdiği halde, varlığını 1839’a kadar sürdüren Stankeviç çevresi daha çok Alman felsefesi üzerinde yoğunlaşmayı tercih etti. Rusya’ya 19. yüzyılın başında önce Schiller ile giren Alman İdealizmi 1825’den itibaren etkisini Schelling ile devam ettirdi. Alman İdealizminin cazibesi, akıl çağının kıstığı his ve hayal gücü alevini yeniden körüklemesinden, bireysel yetenek ve dehayı, esinlenmenin ilahi kıvılcımını yüceltmesinden geliyordu. Schiller’le üniversite öncesinde tanışan Herzen Rus Schelling’çilerin sol kanadını temsil ediyordu. Ancak, Alman idealizminin “kendini tanıma, aydınlanma, içsel özgürlük” hedefleri Herzen-Ogaryov çevresine yetmiyordu, aradıklarını üniversite biterken (1832-33) Saint-Simon‘cuların öğretilerinde buldular. Amerikalı Herzen uzmanı Martin Malia, Herzen ve arkadaşlarının Saint-Simon öğretisini benimsemeleri olayını Rusya’da sosyalizmin doğuş tarihi olarak görmekte ve Herzen’in, “insanların zihinlerinde devrim”, “yeniden doğuş” şeklindeki sosyalizm anlayışının 1830’ların başlarında da, 1848’de de değişmeden kaldığını vurgulamaktadır.

Üniversitede Nikolay’ın hafiyeleri tarafından yakından izlenen Herzen ve arkadaşları bir mezuniyet kutlamasında çar aleyhine marş söyledikleri iddiasıyla Temmuz 1834’de tutuklanarak sürüldüler.

“Sürgün onun için bir okula dönüştü”

– Herzen sürgünde kaç yıl geçirdi, kişiliğinin oluşmasını sürgünler ne yönde etkiledi?

Dava Mart 1835’de sonuçlandı, Herzen dört buçuk yıl Vyatka (bugünkü Kirov) ve Vladimir’de sürgün hayatı yaşadıktan sonra Ağustos 1839’da serbest kaldı. Bir yıl süren (Haziran 1841-Mayıs 1842) ikinci sürgününü Novgorod’da geçirdi. Babası, bir an önce unvan sahibi olup soyluluk haklarından yararlanması için Herzen’i üniversiteden önce bir devlet dairesinde işe yerleştirmişti (sırf kâğıt üzerinde gözüken bir işti). Dolayısıyla, Herzen sürgünü Vilayet İdaresi’nin kaleminde memurluk yaparak geçirdi. Bu ona çarlık bürokrasinin işleyişini, rüşvet ve yolsuzluk düzenini içeriden tanıma, her sınıf ve tabakadan insanla tanışma fırsatı verdi, böylece sürgün onun için bir okula dönüştü.

Herzen, Vladimir’de (1838-39) yoğun olarak Hegel okumaya başladı, bu yıllarda Rusya’da Hegel felsefesinin etkisi doruktaydı. Hegel üstüne düşünme Herzen’in entelektüel gelişiminde yeni bir ufuk açtı, 1842 de Feuerbach‘ın din eleştirisini okudu, gençlik dönemindeki mistisizm etkilenmelerinden, Schelling idealizminden artık tamamen kurtulmuş, realist bir dünya görüşüne kavuşmuş, genç sol Hegelcilerin (David Strauss, Bruno Bauer, Max Stirner, Ludwig Feuerbach gibi) ateistik ve radikal öğretilerini benimsemişti.

Herzen son okumaları ışığında, 1843’de, “Bilimde Amatörlük” başlığı altında bir dizi deneme yazdı. Hegel’in “tarihsel akıl” tezini gayriinsani buldu, onun yerine “bağımsız aksiyon” ve “kişiliğin özerkliği” kavramalarını getirdi, bu iki değer birbiriyle bağlantılıydı, “Aksiyon kişiliğin ta kendisidir” görüşünü ifade ediyorlardı. Bu denemelerde Hegel dışında Polonyalı filozof August Cieszkowski’nin (1814-94) etkisi de büyüktür. Herzen’in baş felsefi çalışması “Doğayı İnceleme Üstüne Mektuplar” (1845) bilgi kuramı ile ilgili bir sorunsalı, gerçeği anlamanın iki ayrı yolu olarak ampirizmi (materyalizm) ve idealizmi (spekülatif felsefe) ele alır, tek başına iki yolun da başarısızlığa mahkûm olduğunu, sentezlerinin yapılması gerektiğini söyler.

Mayıs 1846’da babasını kaybeden Herzen 1847 başında hasta karısını ve doğuştan sağır dilsiz oğlu Nikolay’ı tedavi ettirmek üzere ailece yurt dışına çıktı, hayatında tamamen farklı yeni bir sayfa açıldı.

“1850’de Rusya’ya girişi yasaklandı”

– Yurt dışındaki hayatından biraz söz eder misin? Neler yaşadı, görüşlerinde köklü değişiklikler oldu mu?

Çar, yurt dışındaki politik faaliyetleri dolayısıyla Herzen’in derhâl yurda dönmesi için emir çıkardı, Herzen emre uymayınca Aralık 1850’de Rusya’ya girişi yasaklandı. Böylece Herzen’in siyasal göçmenlik, daha doğrusu “dünya vatandaşlığı” dönemi başlamış oldu. O artık Avrupa’da özgür Rusya’nın, Rusya’nın özgür güçlerinin temsilcisiydi.

“Yeni bir geleceğin doğabilmesi için mevcut düzenin tümden yıkılması gerektiğini yazdı”

1847’de beş ay süren bir İtalya gezisi yaptı. Roma, Sicilya ve Napoli’de devam eden devrimci gösterilere katıldı, izlenimlerini “Via del Corco’dan Mektuplar” başlığı altında bir dizi makalede dile getirdi. Mayıs 1848’de tekrar Paris’e döndü. 1848 “Haziran Günleri’ direnişinin bastırılışını üzüntüyle izledi. Yenilgiyi değerlendirdiği “Fırtınadan sonra” başlıklı yazısında yeni bir geleceğin doğabilmesi için mevcut düzenin tümden yıkılması gerektiğini yazdı, “Yaşasın kaos ve yıkım, viva la mort!” diye haykırdı.

1848 ve 1849 devrimlerinin tüm Avrupa ülkelerinde art arda yenilgiyle sonuçlanmaları Herzen’i Hegel felsefesini yeniden düşünmeye sevk etti. Tarihin yönünün ileri doğru olduğu, tarihsel sürecin “rasyonel” işlediği şeklindeki iyimser görüşü tümden reddetti. Köklü geleneklere sahip aristokrasinin yerini sosyalizme değil de, “tezgâhtarların, küçük burjuvaların bu, estetik açıdan tiksindirici, maddi dünyasına bırakmasını tarihsel aklın apaçık bir çelişkisi olarak gördü. Halkın devrimini çalan burjuvazinin köklü bir geçmişi olmadığını, parlak bir geleceğinin de olamayacağını söyledi.

Herzen yeni görüşlerini 1850’de Almanca olarak yayımlanan Öteki Kıyıdan adlı eserinde dile getirdi, en özgün çalışmalarından biridir. Eski Hegelci Herzen şimdi tarihin bir amacı olmadığını söylüyordu. Ona göre, tarih başı ve sonu olmayan bir doğaçlamaydı, her kuşak kendi içinde ayrı bir sona sahipti, tarih akıl ile değil, tesadüflerle ve kör güçlerle yönlendiriliyordu. Dolayısıyla, bireyi topluma, ulusa, insanlığa, soyut bir ideale tabi kılmak insan katliamına, “Her şeye kadir güçlü”nün gönlünü hoş tutmak için kuzuyu kurban etmeye yol açacaktı.

“Tarihte her şey mümkündür, kaçınılmaz tarisel ilerleme diye bir şey yoktur”

Herzen’in yeni görüşüne göre, tarihin rasyonel olmaması onun sebep sonuç yasalarına tabi olmadığı anlamına gelmez. Olanlar zorunluluk olduğu için öyle olmuştur, ancak zorunluluk, gereklilik ve rasyonalite ile karıştırılmamalıdır. Tersine, çoğu zaman zorunlu olan mantıksız, akılsız ve saçmadır. Teleolojik bir düzen, amaç araç dizgesi yoktur. Tarih nadiren kendini tekrar eder, her olasılığı, her rastlantıyı kullanır, aynı anda bin kapıyı çalar, hangisinin açılacağını kim bilebilir? Hiçbir şey önceden belirlenmiş değildir, dolayısıyla, tarihte her şey mümkündür. Kaçınılmaz tarisel ilerleme diye bir şey yoktur.

– Avrupa’dan ümidini kesen Herzen şimdi yüzünü Rusya’ya çevirip bir “Rus sosyalizmi” kuramı mı geliştirecekti?

Evet, Herzen, Rusya’daki “Batıcı” arkadaşlarının Rusya’nın da Avrupa’nın geçtiği aynı tarihsel evrimden geçeceği tezine karşı çıktı. Evrim teorisinden “çoklu evrim seçimi” örnekleri vererek, miras kurumunun ve mülkiyet hakkının Rus halkına yabancı olduğunu savunarak, Rusya’nın kapitalizme geçmeksizin farklı bir yol izleyebileceğini öne sürdü. Slavofillerin idealize ettikleri köy komününe (obşçina) dayanan, merkezi otoritenin, özel mülkiyetin olmadığı, öz yönetimi, gönüllü birliği esas alan, toprakların çalışan sayısına göre bölündüğü, hayatın her alanında (adalet, yönetim, vb.) eşitlikçi, özerk bir sistem öneriyordu. Köy komününün kadim ilkesi, “Her insanın yeryüzünden ve onun nimetlerinden bir pay almaya hakkı vardır” şeklindeydi. Herzen, 1849-54 arasında devrimci Avrupa liderlerine yazdığı mektuplarda kendi Rus sosyalizmi kuramını geliştirdi. Fakat Herzen Rus sosyalizminin kaçınılmaz olduğunu söylemiyordu, zira tarihte önceden belirlenmiş bir patikanın olmadığına, tarihin insanlara birçok almaşıktan birini seçme ve seçtiği şıkkın zaferi için mücadele etme imkânı verdiğine inanıyordu.

Herzen’in Rus sosyalizmi her şeyden önce bir Rus tarihi felsefesiydi. Üç anlayışın, sosyalist görüşün, Çaadayev’in fikirlerinin ve 1840’ların “Batıcı”larının (özellikle Belinski ve Kavelin’in) anlayışlarının bir senteziydi. Rus sosyalizminin ‘motto’su, “Bireyi özgürleştirirken komünü koru!” idi, bu aslında Herzenin uzun zamandan beri ilgilendiği “yabancılaşmadan özgürleşme sorunu” ile aynı şeydi.

“Lenin Herzen’in yüzüncü doğum yılı dolayısıyla 1912’de yayımladığı makalede ‘Herzen bu tavrıyla tek başına Rusya’nın namusunu kurtarmıştır,’ diye yazdı”

– En başta Herzen’in devrimci gazeteciliğinden ve siyasal propoganda dâhisi olduğundan söz etmiştin. Bu konuda neler söyleyeceksin?

Herzen Ağustos 1852’de Fransa’dan ayrılarak İngiltere’ye yerleşti. Polonyalı siyasal göçmenlerle yakın ilişkiye geçti. Onların Lehçe basıp yasadışı yollarla Polonya’ya soktukları gazeteyi örnek alarak Kiril alfabesiyle çalışan bir matbaa kurdu, adını “Özgür Rus Basımevi” koydu. Ogaryov ile birlikte 1855’te Kutup Yıldızı almanağını, Temmuz 1857’den itibaren Çan (Kolokol) gazetesini çıkarmaya başladı, gazetenin motto’su Schiller’in “Vivos Voco” (Dirilere / yaşayanlara sesleniyorum) sözleriydi. Hatıraları “Geçmişim ve Düşüncelerim”in biten bölümlerini, Rusya’da yayımlanması yasak edebiyat eserlerini ve çeşitli propoganda malzemelerini (bildiri, broşür vb.) matbaasında basıp kaçak yollarla Rusya’nın içlerine, Sibirya’daki madenlere kadar her yere göndermeyi başardı. Kısa zamanda gönüllü bir muhabirler ağı oluştu, Rusya’nın her yerinden Londra’ya despot rejimin kirli çamaşırları üzerine haberler akmaya başladı. Bu haberler hemen Çan’da yayımlanıyor ve Rusya’ya sokuluyordu. Kendilerinden rüşvet istenen köylüler “Çan’a yazarım, ha!” diye memurlara gözdağı veriyorlardı. Herzen hatıralarında şu ilginç olayı aktarır: Dışişleri Bakanı Kont A. Gorçakov, Çar’ın da katıldığı, köylü sorunu gündemli, bir önceki Devlet Konseyi toplantısı tutanaklarının aynen Çan’da yayımlanması üzerine, Konsey üyelerine elindeki Çan’ı göstererek, şaşkınlık içinde, “Ona [Herzen’e] tüm ayrıntılarıyla bu kadar doğru bilgiyi Majesteleri hariç, aramızdan hangimiz verdi acaba?” diye soruyor.

Gerçek, tavizsiz bir aydın olan Herzen 1863-64 Polonya ayaklanmasını Çan gazetesinde tüm gücüyle destekleyince, Rusya’da yükselen şövenizm dalgasının etkisiyle Turgenyev de dâhil birçok liberal düşünceli aydın tarafından yalnız bırakıldı. Çan’a bilgi akışı kesildi. Lenin Herzen’in yüzüncü doğum yılı dolayısıyla 1912’de yayımladığı makalede “Herzen bu tavrıyla tek başına Rusya’nın namusunu kurtarmıştır,” diye yazdı.

– Biraz da ilk cildini çevirdiğin kapsamlı otobiyografisinden söz edelim istersen.

Olağanüstü bir gözlem ve tasvir yeteneğine sahip olan Herzen her şeyden önce bir yazın adamıdır. Nikolay döneminde basılmış en cesur toplumsal eleştiri romanı olan “Suçlu Kim?” (1847) ve yarı-otobiyografik “Genç Bir Adamın Anıları” (1841-42) dışında roman yazmadı, önceliği toplumsal sorunlara, devrime, iliklerine kadar nefret ettiği Nikolay rejiminden kurtuluş yolları arama çabasına verdi. Fakat hem Rusya’da hem Avrupa’da zamanının en kapsamlı, en özgün otobiyografilerinden birini, “Geçmişim ve Düşüncelerim“i yazarak edebiyat alanındaki büyük yeteneğini kanıtladı.

Herzen, Ağustos 1852’de, 1848-49 Avrupa devrimlerinin yenilgiyle sona ermesinin yarattığı karamsar ortamın ve 1851 yılında yaşadığı aile dramlarının (karısının, en yakın arkadaşı devrimci şair Herwegh ile gönül ilişkisinin olduğunun ortaya çıkması ve annesi ile 8 yaşındaki doğuştan sağır ve dilsiz oğlunu bir gemi kazasında kaybetmesi) etkileriyle büyük bir moral bozukluğu içinde kıta Avrupa’sından âdeta kaçarcasına İngiltere’ye gitti, oraya yerleşti. Birkaç ay sonra (Kasım 1852) otobiyografisini yazmaya başladı. Zaman zaman kesintiye uğrayan yazım süreci 1867’ye kadar, 15 yıl devam etti. Anılarını yazmak, tüm ümitlerini yitirmiş, yıkımın eşiğindeki Herzen için bir nevi tedavi, içine düştüğü derin bunalımdan çıkmanın bir yolu oldu. Bu durumu Isaiah Berlin şöyle ifade etmektedir: “Geçmişim ve Düşüncelerim Herzen için, kendisini, sadece kendisini değil, 1840’ların pek çok idealist radikalini boğulmaktan kurtaran ‘Nuh’un gemisi’ oldu.”

İki bin küsur sayfadan, 8 ana bölümden oluşan hatıralar Herzen’in 30 ciltlik “Toplu Eserleri”nin dört cildini oluşturmaktadır. Çeviri de dört cilt halinde yayımlanacaktır. İlk cilt 1812-1838 dönemini, çocukluk ve üniversite yıllarını, ilk sürgünün bir kısmını, ikinci cilt 1838-1847 dönemini, ilk sürgünün son kısmını ve ikinci sürgünü, babanın ölümünü, 1847’de ailenin yurt dışına çıkışını kapsıyor. Üçüncü cilt 1847-1852, Paris-İtalya-Paris dönemini, son cilt ise 1858-1862, İngiltere dönemini, Özgür Rus Basımevi’nin kuruluşunu, Çan gazetesini kapsıyor.

Sadece anı olmayıp edebiyatın hemen her janrında (deneme, gazetecilik, portre çizimi, siyasal ve sosyolojik analiz, tarih vb.) yazılmış bölümler ve paragraflar içeren Geçmişim ve Düşüncelerim yazarın içtenliğinin her satırına yansıdığı, çağına ayna tutan bir baş yapıttır. 1850’lerde Avrupa’da ayrı ciltler halinde, Rusça’nın dışında, İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak basıldı, Herzen’e büyük bir ün kazandırdı. Jules Michelet, “Sizin kaleminizden çıkan her şey göz kamaştırıcı, zeki ve belagatli bir özgünlüğün mührünü taşıyor,” diye yazdı. Victor Hugo, “Sizin hatıralarınız onurun, inancın, yüksek zekânın ve erdemin vakayinamesi niteliğinde! Siz iyi düşünmeyi ve iyi acı çekmeyi biliyorsunuz, bunlar insan ruhunun sahip olabileceği en yüksek iki armağandır,” dedi. The Athenæum dergisi “Hapis ve Sürgün” kitabı için, “Bu anlatış, bu hikâye ediş tarzı özellikle paha biçilmez bir değer,” diye yazdı.

Geçmişim ve Düşüncelerim‘in geç de olsa Türkçe’ye kazandırılmasının büyük bir eksikliği gidereceğine, diğer Rus yazarlarına göre ülkemizde daha az bilinen Aleksandr Herzen’in (yazılarındaki takma adıyla, İskander / İskender’in) daha yakından tanınmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. 

Nuri Yıldırım kimdir?

1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmasının ardından aynı fakültede asistan olarak göreve başlamış, 1978 yılında doçent olmuştur. 1973-1975 yılları arasında UNDP bursu ile University of California (Berkeley), 1979-1981 arasında Türkiye-SSCB Kültürel İş Birliği Programı’ndan yararlanarak Moskova Devlet Üniversitesi (MGU) İktisat Bölümü’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. 12 Eylül döneminde (1983) üniversitedeki görevinden ayrılmak zorunda bırakılan Nuri Yıldırım, 1989-2000 yılları arasında çeşitli Türk banka ve firmalarını temsilen Moskova’da görev yapmış, bu sayede Rus kültürünü yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Nuri Yıldırım’ın Rusça’dan yaptığı, Yordam Yayınevi tarafından basılmış çevirileri şunlardır: Çehov’dan Seçme Öyküler (iki cilt), Dostoyevski’den Yeraltından Notlar, Gonçarov’dan Oblomov, Lermontov’dan Zamanımızın Kahramanı, Gogol’den Ölü Canlar ve Palto, Herzen’den Geçmişim ve Düşüncelerim (1. cilt).

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir